Köyceğiz & Sığla Ormanları, Kaunos Antik Kenti
Orhaniye’nin yaklaşık 88 km kuzeyinde olan Köyceğiz, yanındaki gölün kenarında bulunan ovada kurulmuştur.
Efsanelere göre bilinmeyen bir zamanda ovayı sular basmış, felaketin seyrine gelenler gölün doğu kısmında kalan birkaç evi ve insanı görünce: “Bütün şehir sulara gömülmüş, kala kala sadece kıyıda bu köyceğiz kalmış.” demişler. Bugün hâlâ gölün altında bir batık şehir olduğuna inanılır.
Türkiye’nin Rize’den sonra en çok yağış alan yeri olduğu söylenen Köyceğiz’de kış yağmurlarının 2-3 ay sürdüğü görülmüştür. Köyceğiz’de polikültür tarım yapılmakta olup, iklim ve coğrafi yapı birçok ürünün yetiştirilmesine elverişlidir.
İlçedeki 3 narenciye fabrikası hem yurt içi hem de ihracat için üretim yapmaktadır. İlçenin önemli bir geçim kaynağı da gezginci arıcılıktır.
Köyceğiz Gölü ve gölü Akdeniz’e bağlayan Dalyan Boğazı’nda kefal balığı üretimi yapılmaktadır. Beyobası beldesinde de alabalık tesisleri yer alır.
Köyceğiz’de 2 km boyunca devam eden gezi kordonunda göl manzarasının keyfini çıkartabilirsiniz.
Köyceğiz Su Sporları;
Hemen her zaman sakin olan Köyceğiz Gölü’nde, yılın 8 ayında su kayağı ve motorsuz su sporları yapılması mümkündür.
Öğle vaktine kadar rüzgarın sakin olduğu Köyceğiz Gölü, kano ve kürek sporları için uzun ve ideal bir parkur sağlar.
Öğleden sonra esen ve Köyceğiz’e hayat veren meltem de sörf ve yelken sporları yapmak isteyenlere kucak açar.
Plaj hentbolunun gelişmesi için Köyceğiz Belediyesi tarafından etkinlikler düzenlemektedir. Köyceğiz Plaj Hentbolu Şampiyonası‘nın uluslararası boyuta yükselmesi de bu sporun gelişmesine önemli bir fırsat sağlamaktadır.
Delta Plajı;
Gölde yüzme deneyimi yaşamak isteyenler için Delta Plajı’nı tavsiye ederiz. Göl suyu denize nazaran biraz bulanık olsa da temizdir.
Göle her yerden girilebilir olsa da kıyı bandının doğusunda kalan ve arkasında Sığla ormanlarının bulunduğu kumsal, Köyceğiz Belediyesi tarafından plaj olarak düzenlenerek hizmete açılmıştır. Plaj tesislerinde; yiyecek – içecek üniteleri, soyunma ve duş kabinleri bulunur.
Endemik Sığla Ormanları
Günlük (sığla) ağacı, dünyada yalnızca Anadolu’nun belli yörelerinde, Marmaris, Köyceğiz, Fethiye ve Milas’ta yabani olarak saf halde ya da başka ağaçlarla karışık ormanlar oluşturarak yetişir. Kökleri 65 milyon yıl öncesi jeolojik döneme kadar uzanan bu relik endemik* ağaç türü, yörede çok önemli bir orman ekosistemi oluşturmaktadır.
*Relik; kalıntı, eskiden kalma, günümüze gelme… Paleoklimatik koşullarda yetişerek yaygın bir durum alan, fakat iklim koşullarının değişmesi üzerine günümüzde zorlukla yaşamını sürdüren bitki topluluklarıdır.
*Endemik;alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender veya çok ender bulunan türler endemos (indigenous) kelimesinden gelir ve “yerel/yerli” anlamında kullanılır.
Günlük ağacından eczacılıkta, parfüm ve kozmetik sanayiinde kullanılan sığla yağı elde edilir. Sığla yağı esmer gri renkli, bal kıvamında, hoş kokulu ve acımsı tadı olan bir maddedir.
Bileşiminde uçucu yağ, reçine ve sinnamik asit bulunur. Yara iyileştirici, asalak öldürücü ve balgam söktürücü etkilere sahiptir. Merhem ya da yakı halinde uyuz gibi bazı deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır.
Sığla yağı üretimi sırasında elde edilen günlük kabuğu, köz parçası üzerine atmak suretiyle buhur olarak mevlitlerde, ölü evlerinde, inanç ve ibadet merkezlerinde kullanılır. Sığla ağacının baharda filizlenen taze ve küçük yapraklarından haşlandıktan sonra kavurmak suretiyle yemek yapılır.
Çok eski çağlardan beri bilinen sığla yağı eski Mısır’da mumyalama işlerinde kullanılmaktaydı. Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma hamamlarında, hamamdan sonra kadınların vücuduna sürmek suretiyle bir aşk iksiri ve güzellik aracı olarak kullanılmıştır, aynı zamanda Hipokrat tarafından ilaç olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Bronz ve Demir çağında Akdeniz’de önemli bir ticaret maddesi olarak Fenike’den gelen ticaret gemileri tarafından Akdeniz’de sığla yağı ticareti yapılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Marmaris-Fethiye arasındaki bölgede çiftlikleri olan Mısır’ın son hidivi (valisi) Abbas Hilmi Paşa kurduğu işletme ile, bölgedeki sığla ağaçlarından elde edilen yağı Mısır’a ihraç etmiştir.
1950 yılında 180 ton olan sığla yağı üretimi günümüzde sığla ağaçlarının kesilmesi ve yapılaşma ile 100 kiloya kadar düşmüştür. Sığla ağacının oluşturduğu ormanlar 1950’lerde 6.500 hektar iken, günümüzde bu rakam 800 hektara kadar daralmıştır.
Dere boylarında ve taban suyu yüksek alanlarda görülen ağaç türünün orman oluşturduğu tek yer Köyceğiz ilçesi ve çevresidir. Sığla katliamına dur demek için başlatılan ‘Sığlalar Geri Dönüyor’ projesi; Doğa Koruma Merkezi, Orman Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı ve Köyceğiz Belediyesi ortaklığında devam etmektedir.
Yok olmanın eşiğindeki sığla ormanları için umut ışığı yakan proje, Coca-Cola Hayata Artı Vakfı Gençlik Programı, Yaşama Dair Vakfı (YADA) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından da desteklenmektedir.
Yaklaşık 1000 hektarlık Sığla ağacı tarım alanına sahip olan Köyceğiz’de, 50 dönüm arazi üzerinde Sığla ağaçları ile kaplı Belediye Kamping Alanı da bulunmaktadır.
Safari Turizmi & Çamur Banyoları;
Yayla Köyü ve kuzeyindeki Gökçeova, safari turizmi ile ilgi görmektedir.
Çandır Köyü Horozlar mevkiinde ise çamur banyoları bulunmaktadır.
Çandır Köyü’nde köylüler tarafından turistlere yönelik traktörlerle keyifli bir köy turu düzenlenmektedir.
Palmiye Merkezi;
Dr. Ragıp Esener tarafından palmiye sevgisinin ve türlerinin arttırılması amacıyla 1993’de 80.000 m² alan üzerine kurulan merkezin Botanik Bahçesi de 2005’de açılmıştır. Palmiye Merkezi, Köyceğiz’e 2 km uzaklıkta Ekincik yolu üzerindedir.
Botanik Bahçesi; Palmetum (Yaşayan Palmiye Müzesi), Kaktüs ve Sukkulent Evi, Tropik Sera, Tropik Meyveler Bölümü ve Su Bahçelerinden oluşmaktadır.
140 tür palmiye yanında, merkezde Türkiye’de de ilk kez üretimi yapılan, tropik ve subtropik bitkiler, zengin su bitkileri koleksiyonu, tropik meyveler, sikaslar, nolinalar, starliçeler bulunmaktadır.
Köyceğiz’e 10 km. uzaklıktaki 800 m rakımlı Ağla Yaylası, Şelale, Yuvarlakçay görülmeye değer diğer yerlerdir. “Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu”, Yuvarlakçay üzerine kurulması planlanan hidro-elektrik santraline ve bu amaçla yapılmakta olan doğa ve ekosistem tahribatına karşı çıkan bir topluluktur.
Topluluğun çalışmaları sevindirici bir haberle taçlanmıştır, Akfen Holding Yuvarkçay hidro-elektrik santrali yapımından çevrecilerin yoğun baskısı üzerine vazgeçtiğini yakın zamanda kamuoyu ile paylaşmıştır.
Buz gibi ve içmeye doyulmayan memba suyuna sahip Yuvarlakçay’ın kenarında ve üstünde çok sayıda lokanta vardır. Bu yerel lokantalarda yöre halkı tarafından sunulan taze alabalık ve tandır en gözde yiyeceklerdir.
Köyceğiz – Dalyan arasında bisiklet parkuru için alt yapı çalışmaları yapılmaktadır. Parkur yapılana kadar, Köyceğiz Gölü etrafında uzun ve bir o kadar da keyifli parkurda bisiklet turu yapabilirsiniz. Dalyan’dan nehrin karşı tarafındaki Çandır’a bisikletinizi sandala koyarak geçebilirsiniz.
Köyceğiz’de göl kenarındaki Tuana Restoran’ı tavsiye ederiz, harika göl manzarasının yanında kavurmasının da çok lezzetli olduğu söylenir.
Köyceğiz’i “pastoral bir senfoniye” benzeten gazeteci-yazar Çetin Altan, ‘Ege ve Akdeniz’i buluşturan cennet’ dediği yöreyi “İyi ki şu Köyceğiz var” kitabında keyifle anlatır.
Kaunos Harabeleri ve Kaunos Antik Kenti;
Köyceğiz gölü ve gölün sahille birleştiği bölgede kurulan Karia’nın önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biri olan Kaunos’un bugüne ulaşan harabeleri ve antik kenti mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır.
Köyceğiz Gölü’nü Akdeniz’e bağlayan Dalyan kanalı kıyısındaki Kaunos antik kenti, limanın kuzeyinden başlar ve Dalyan köyünün üst kısmındaki kayalıklarda son bulur.
Yunan mitolojisine göre Tanrıların Tanrısı Zeus, Menderes Nehri kıyısında Tanrıça Leto’yu hamile bırakmıştır. Tanrıça Leto’nun ikizleri olur: Apollon ve Artemis. Apollon’un oğlu Miletos da yıllar sonra büyükbabası ile büyükannesinin aşk yaşadığı yeri bulur ve orada Milet kentini kurar.
Daha sonra genişlettiği ülkesine Karya adını verir. Karya Kralı Miletos’un da ikizleri olur. Erkeğe Kaunos, kıza Byblis adı verilir. Büyüdüklerinde Byblis, erkek ikizine aşık olur. Bu aşk, kardeş sevgisinin çok ötesindedir. Kız kardeşinin yasak aşkına karşılık vermeyen Kaunos, yanına dostlarını da alarak ülkesini terk eder.
Güneye giden Kaunos, şimdi kendi adıyla anılan yerde yaşamaya karar verir. Kaunos’un gidişine üzülen Byblis, o kadar çok gözyaşı döker ki, hala Dalyan’da akan ve Calbis adı verilen pınarların o gözyaşlarından oluştuğu söylenir. Hasrete dayanamayacak hale gelen Byblis, sonunda kendini bir kayadan aşağı atarak canına kıyar. Tarihçi Ovidius da kentin kuruluşunu bu efsaneye bağlı kalarak anlatmıştır. O tarihten itibaren de bu tür acıyla biten aşklara veya akraba aşklarına “Kaunos Aşkı” denmeye başlanmıştır.
Antik kentte agora (pazar yeri), stoa (alışveriş ve toplantı merkezi), roma hamamı, tapınaklar, Amfitiyatro, liman ve kale surları arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 4. yüzyılından bugüne sağlam şekilde gelen Kaunos Kaya Mezarları antik kentin yakınındaki Dalyan ilçesinin karşısındadır.
Kaunos Aslan Heykeli;
İlçenin merkezinde Köyceğiz’in tarihi simgesi Kaunos Aslan Heykeli yer alır. Kaunos’ta Küçük Kale’nin kuzeybatısı ile antik liman arasındaki bölgede köylüler tarafından bulunan mermerden yapılmış olan aslan heykeli, daha sonra Köyceğiz meydanına dikilmiştir.
Aslan’ın sağ pençesi altında ölmek üzere olan öküzün kafası, Kaunos’a karşı olan düşmanları temsil eder. Köyceğiz’in simgesi haline gelen Aslan Heykeli, ilçede her sene düzenlenen Altın Aslan Film Festivali’ne de isim kaynağı olmuştur.