Datça
“Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, onu Datça Yarımadası’na bırakır.”
Bugünkü Amasya sınırları içinde doğmuş ve M.S. 24 yılında vefat etmiş olan Roma Cumhuriyeti döneminin ünlü Yunanlı tarihçisi, coğrafya uzmanı ve filozofu Strabon, Datça’yı işte bu sözlerle tanımlamıştır (Dünyanın ilk coğrafya uzmanı olan Strabon, antik dünya hakkındaki “Coğrafya Kitabı” ile de tanınır).
Orhaniye’nin 63 km kuzeybatısında olan Datça’nın ilk kurulduğu bölge M.Ö. 4. yüzyılda kurulan Eski Datça’dır ve burası Datça Yarımadası’nda antik çağlardan beri üzerinde yaşam süregelen tek yerleşim yeridir. Datça’dan 2 km sonra karşınıza çıkan “sarı tabela”dan döndüğünüzde kendinizi Eski Datça’da bulacaksınız.
Günümüzde Datça’nın üç mahallesinden biri olan Eski Datça; kendine özgü taş evleri, taş duvarları, arnavut kaldırımlı sokakları, seramik ve el işçiliği atölyeleri, resim ve fotoğraf galerileri, adeta bir sanat eseri güzelliğinde hediyelerin sunulduğu küçük hediye dükkanlarıyla sizi bambaşka bir dünyaya götürecektir.
Ömrünün yaklaşık son on yılını burada geçiren ve “Mekanım Datça olsun” vasiyetiyle çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak 1999’da buraya gömülen modern Türk şiirinin öncülerinden şair Can Yücel’in şiirleri, Eski Datça sokaklarında karşınıza çıkarak sizi yaşadığınız andan uzaklara alıp götürecektir.
Can Yücel’in anısını yaşatmak amacıyla Eski Datça’daki evinin bahçesine yapılan Canevi Kütüphanesi, maalesef şairimizin mezarına yapılan çirkin saldırının failleri henüz yakalanıp ceza almadığı için ailesi tarafından ziyaretçilere şimdilik kapatılmıştır.
Eski Datça’nın klasik buluşma yeri, Can Yücel’in de hayattayken çok vakit geçirdiği Orhan’ın Kahvesi’dir. Orhan’ın Kahvesi’nde Datça’da yetişen bitkilerden yapılan narpuz çayı veya karabaş çayını denemenizi tavsiye ederiz. Eski Datça’da yapılan etkinliklerin bir çoğuna ev sahipliği yapan ve geç saatlere kadar açık olan Orhan’ın Kahvesi’nin bir köşesindeki camekânda Can Yücel’in yarım bıraktığı şarabı da ziyaretçileri selamlar.
Datçanın tanınmasında ve korunmasında çok emeği geçen yerel tarihçi ve öykü yazarı Nihat Akkaraca da her yıl Orhan’ın Kahvesi’nde yapılan etkinliklerle anılmaktadır.
Ege ve Akdeniz’in kesiştiği eşsiz bir konumda bulunan ve muhteşem doğa güzelliklerine sahip Datça Yarımadası’nda Palamut Bükü, Domuz Çukuru, Kargı ve Körmen koyları, Mesudiye köyüne bağlı Hayıtbükü, Ovabükü ve Kızılbük sahilleri, boylu boyunca pırıl pırıl bir denizi ve kum-çakıl karşımı temiz plajlarıyla Türkiye’nin en gözde tatil beldeleri arasındadır. Tüm Datça büklerinde sahil boyunca birçok yöresel lokanta, restaurant ve cafe yer almaktadır.
Üç tarafı denizle çevrili Datça yarımadası’nda yazın esen serin kuzey rüzgarları kavurucu sıcakları yok eder.
Nem oranı ortalama %58 olan Datça’da yılın 300 günü güneşli geçer. Datça’nın oksijen bakımından dünya’nın ikinci, Türkiye’nin en zengin bölgesi olduğu söylenmektedir.
Datça’nın meşhur eski yel değirmenleri de yollarda sürprizlerle karşınıza çıkabilir. Bazı yeldeğirmenleri restore edilerek turizme kazandırılmaktadır.
Datça’nın zengin bitki örtüsü yörenin mutfağında da başrolü alır. Tüm yemeklerde ve mezelerde farklı otlar, bitkiler kullanılır. Datça’nın yöresel sofralarında asla eksik olmayan “deniz börülcesi” ve “kabak çiçeği dolması”nın tadına mutlaka bakmalısınız. Datça merkezde sahil tarafında sıralanan birçok restorandan birinde eşsiz manzaraya karşı keyifli bir yemek, ömrünüze ömür katacaktır.
Datça’dan dönmeden mutlaka almanızı tavsiye edeceklerimizin başında, adına festival düzenlenen ve Şubat ayında beyaz çiçekleriyle Datça’yı adeta bir düğün yerine çeviren Türkiye’nin en lezzetli bademi olan “Datça Bademi” gelir. Yıllar boyunca “3B” olarak “badem”, “bal” ve “balık” ile anılan Datça’nın halkı, tamamen organik olan bu doğal yaşamı geçim kaynağı yapmıştır.
Datça’da yaklaşık 400 dönümlük bir araziye kurulu ekolojik bahçeleriyle meşhur bir çiftlik olan Olive Farm’da neredeyse her yer zeytin ağaçlarıyla kaplıdır. Bu zeytinler elle toplanıp, herhangi bir kimyasal karıştırılmadan zeytin ve zeytinyağı olmak üzere işlenir. Olive Farm Organik Çiftliği’nde soğuk sıkım organik zeytinyağı başta olmak üzere; butik sirke, zeytin ağacından ahşap oyuncaklar, parabensiz doğal bakım ürünleri üretilir ve satışa sunulur.
Datça’nın merkezinde köy kooperatiflerinin yer aldığı bir çok “yöresel köy ürünleri” satış mağazası bulunmaktadır. Keçiboynuzu, badem, bal, zeytin gibi her türlü yöresel ürünler kolaylıkla kalitesine göre uygun fiyatlarla köy kooperatiflerinin satış mağazalarından alınabilir.
Yerel üreticilere ve yerel ticarete destek vermek amacıyla, özellikle köy kooperatifi mağazalarından örneğin Yazı veya Sındı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi mağazalarından alışveriş yapmanızı tavsiye ederiz.
Datça anlatımımızı bitirirken, çok sevdiğimiz şair Can Yücel’in unutulmaz şiirlerinden sadece birini onun hatırasına burada paylaşmak isteriz;
Herşey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü…
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin…
Yaşadıklarını kâr sayma,
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna.
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün…
Gülebildiğin kadar mutlusun,
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin.
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer,
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak,
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın,
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü,
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin…
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın,
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün.
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun.
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…